Perşembe, Kasım 20, 2008

Ken Lee

NSA'da vidyo gondermeyi sevmiyorum. Ama yani bunu da gondermeden edemedim.

Çarşamba, Kasım 05, 2008

Boku cikti mi ne?

Yoksa daha cikacak mi?

Perceptive Pixel Video

Salı, Eylül 09, 2008

Öldürmek

Hic bir sart altinda birilerinin oldurulmemesinden yanayim. Hic bir sart altinda, durun bir daha soyleyeyim hic bir sart altinda. Neden karsiyim soyleyeyim:

Cunku oldurmek demek bir insanin elinden her seyini almak demek. Gecmisteki ve gelecekteki her seyini. Butun mumkun pismanliklarini da. Beser sasmaz da kim sasar? Hatasindan ders cikarip duzelme ihtimalini de elinden aliyorsun. Hadi diyelim onu gectin, dusunmedin onun pisman olabilme potansiyelini -her ne kadar bu potansiyel bazi kosullarda gercekten sifira yakin olsa da- o adamin yakinlarinin, esinin, cocugunun, annesinin, babasinin da elinden aliyorsun bir suru imkani, sevgiyi ve belki her seyi. (Bunu ilk fark ettigimde E-5'te olu yatan bir adam vardi. Karsidan karsiya gecmeye calismis besbelli. Bu durumda soforu suclamiyorum, sadece olum fikrinin kisisel olmadigini anlatmaya calisiyorum.

Minibuste yanindaki lahmacun yiyen adami uyardigin icin oldurulmek cok sapikca olsa gerek. Ama simdi o adami oldurmemek gerekir diye dusunuyorum. Neyse cezasi ver agirlastirilmis muebbet, af'tan yararlanamama cezasi kalsin icerde. Sonrasina sonra bakarsin.

Diceksiniz ki, yok biri senin yakinini oldurmus, sen napaarsin? Adalet diye bir sey var. Adalet sen oldurene kadar isleyen bir sey degil, ya da biri senin yakinini oldurene kadar. Guvenmek zorundasin, eger olmuyorsa o zaman sistemi degistirmek gerekir ki bu da sosyal devlet olmanin (?) bir avantaji. Yoksa sen onu oldur, onun bilmem nesi seni oldursun, sonra senden artakalan birini. Tanidik geldi di mi, al sana kan davasi.

Bir de soyle bir gercek var, belki ben kin tutamadigim icin boyleyimdir ya da boyle oldugum icin kin tutamiyorum, ne biliim. Yufka yuregimle gozleme yapip, kizgin sacda saatlerce pisirip yemek ister misin?

Hayatimda hic kavga etmedim, acikcasi gerek olmadi. Kimseyle gelmedim yumruk yumruga. Gelirse nasil bir performans beni bekliyor bilmiyorum. Gelmesin ne gerek var zaten.

Yufka yureklilikten sozu acmisken bir seye daha aciklik getireyim. Bir soz var hani "Seveni s.kerler, s.keni severler" diye. Sonu gang bang'e ya da reverse gang bang'e varir bunun bir kac tur sonra haberiniz olsun.

Çarşamba, Mayıs 07, 2008

Salı, Nisan 29, 2008

Sitma, O Bebeleri Tutma

Son 2 haftaya kadar doktora ve daha sonrasi hayatim icin tumor anjiogenez inhibasyonu uzerinde calismayi planliyordum. Yani kanserli dokularin, mevcut damarlardan yenilerini kendilerine dogru yaptirarak hem daha fazla beslenmelerini hem de yayilma potesiyellerini engellemek uzereine calismak istiyordum. Kisisel fikrim kanser icin cok da yakin zamanda tedavi bulunma ihtimalinin dusuk olusu. Bu yuzden madem oyle, o zaman bir care bulunana kadar bari milletin olmesini engellemeye calisayim diye dusunuyordum.

Ama son 2 haftadir National Geographic tarafindan cekilmis Tufek, Mikrop ve Celik belgeselini izledikten sonra (essek'ten bulunabilir-divxforever'da linki var) fikrim degisti. Belgesel kitabi kadar guzeldi diyebilirim, her sey yerli yerince ve gayet guzel anlatildi bizzat Jared Diamond esliginde. Serinin son bolumunde Afrika Kitasi'ndaki illetten, sitmadan bahsediliyordu. Ben boyle bir illet, hakikaten illet oldugunu bilmiyordum. Dunya da yilda yaklasik 1 milyon kisi oluyormus Sahra Alti Afrika'da. Ve bunlarin %90'i 5 yasin altinda cocuk. Yani yilda 900.000 cocuk, bebek. Yaklasik 30-35 saniyede bir cocuk oluyor, her an, su anda, orda, ö-lü-yor. Ben bu yaziyi yazana kadar 18 cocuk oldu, siz okuyana kadar da 6 cocuk olmustur sanirim.


Ya da mesela ayni bolgede ortalama yasam suresi 38 yil imis bu nane yuzunden.

O zaman ayazda kalmis bekci .arragi gibi dikilip beklemenin bir manasi yok. Sitma calismak istiyorum su anda, nerde ve nasil oldugunun cok da onemi yok. Cok gazim, belki duyarsiz kaldiklarimin akrabalarinin birkacini kurtarabilirim, bu da avutur belki beni biraz.

Çarşamba, Nisan 23, 2008

23 Nisan

Bugun icinizdeki cocuga bir kufur edin, bir tokat patlatin benim icin. Ben yapardim tek tek de ayip olur.

Sövgüler,
M.
Youtube'a birki bir de benimki...

...demekten baska bir sey diyemiyorum su anda. Ulan ayda yilda bir video koyalim post'a dedik, neymis efendim "Embedding disabled by request"mis. Unlu bir sairin dedigi gibi mnskym. Selam olsun. Aleykum selam.

Burdan izleyin, anlayin halimi.
http://www.youtube.com/watch?v=Nwv9H-tagns
O da olmadi: Stirling's Turn up the Dark

Cuma, Nisan 18, 2008

Hic Gulecegim Yoktu, Hala Yok!


Pazartesi, Nisan 07, 2008

Erman Toroglu'nu Dinliyorum Agzim taa Kulaklarima Kadar Acik

6 Nisan 2008 Genclerbirligi-Galatasaray macinin 44. dakikasinda hakemin vermedigi penalti pozisyonu uzerine yaptigi yorum:

"Aferim Sabri’ye... Ayıptır ya, birisi buna penaltı değil derse kafasına odunu geçiririm. İtti mi, kaktı mı, sana göre mi, bana göre misi yok bunun. Baba iki eliyle almış koymuş kenara. Köyde öküzü ahıra sokamazsın ya, öyle itiyor Sabri."

Bu adam cok eglenceli ya, bir de Fox'taki Ahmet Cakar'la Sansa Bak yarismasi. Trajikomik program; cok trajik ama daha cok, en cok komik.

Evren, denk gelirsen izle. Beceriksiz Sihirbaz'dan bile daha komik.
Oyle cort diye biten yazı


Çarşamba, Ocak 16, 2008

Onum arkam sagim solum sobe

Daha once de sobelenmistim, daha sonra yazarim diye ertelemistim hepsini. Gercekten sobelenmisim de ebe olmaya kizip oyundan cikmisim gibi hic yazmamistim. Gozlerimi yumup 100'e kadar saymaya usenmistim hep. Bu sefer sayiyorum:

1-Blog yazmaya ne zaman başladın?

Agustos 2006. Evren'den ozenmistim biraz. Basimi asan dertlerin sayisi da basimin sayisini asmisti, once gizli gizli yazdim sayilir. Sonra hatirlamiyorum kim -sanirim Evren- "Blogger olmusun lan ...." dedi. Sonra daha az yazmaya basladim :)

2-Blog yazılarımın konusunun belli bir çizgide olması için çaba gösteriyor muyum, yoksa içimden geldiği gibi mi yazıyorum?

Konular genelde uzerinde uzun sure dusundugum seyler oluyor. Cok da mutlu olmadigim zamanlar daha cok yaziyorum. Ya da aklimi cok karistiran seyleri yaziyorum genelde. Insanlarin, insanlarimizin cok kizdigim seyleri hakkinda yaziyorum, sinirleniyorum. Her aklima geleni yaziyor degilim.

3-Blog yazmak için gün içinde bazı şeylerden feragat ediyor muyum?

Hayir etmiyorum ki zaten bu blogger oldugumdan beri gun basina dusen yaklasik 0.12 post'tan belli oluyordur.

4-Blog yazmak benim için eğlenceli bir uğraşken şimdi artan bekleyiş yüzünden zorunlu bir hal almaya başladı mı ?

Kimsenin bir sey bekledigini sanmiyorum. Aklima boyle bir sey geldiginde, "Hayir beklemiyorlardir, niye beklesinler ki!" diye dusunerek kendimi mutlu ediyorum. Blog icin olmasa da benden bir sey beklenmesinden, beklenti insani olmaktan zaten cok sıkıldım.

5 -Blog yazmayı ne kadar sürdüreceğim?

Hic dusunmedim ama elim ayagim tutmaz belki o zaman birakirim. Gerci pes etmemek lazim. 2 gun once ogrendim de Jean-Dominique Bauby isimli zat 43 yasinda felc geciriyor, sadece sol goz kapagi hareket ediyor sanirim. Ozel bir sistem sayesinde, sanirim gozunun onunden harflerin gecisi sirasinda goz kirparak, "Kelebek ve Dalgıç Giysisi" kitabini yaziyor. Fellik fellik kitabi ariyorum, inanilmaz merak icindeyim. Bu arada Bauby'nin hikayesi film olmus. "Kelebek ve Dalgıç" ismiyle 18 Ocak'ta vizyona giriyor. Bu filmle Julian Schnabel Cannes Film Festivali'nde en iyi yonetmen odulunu almis.

6-''Eğer her gün kullandığınız zeytinyağı şişenizin kapağını açtığınızda içinden bir cin çıksaydı ve hayatınızda memnun olmadığınız bir şeyi değiştirebileceğini söyleseydi, neyi değiştirmesini isterdiniz?''

Bir kere bu kuralin degismesini isterim, ne oyle "bir" seyi degistirebilirsin. Cine bak sen, hem karsima bir kere cik hem de kisitla beni. Ama cinlerin guclu kuvvetli olduklarini, cin gibi olduklarini ve en nihayetinde "the cin" olduklarini goz onune alarak sunu isterdim herhalde: Gunlerin suresini uzatsin, ama calisma ve okul saatleri degismesin, dunyanin donus hizi degismesin (Bilmem artik nasil yapar). Mesela 40 saat olsun gunler. Insanlari gormek icin cok zamanim olsun, Amerika'yla ayni gunu yasayalim mesela da Kursat'imla adam gibi saatlerde istedigimiz kadar konusalim. Ece'yle gezip dolasayim boylece, daha uzun, daha keyifli (Ders calismam lazim demek zorunda kalmayayim daracik zaman dilimlerinde). Evren'im gelince daha uzun goruselim, ben gunu birlik (yeni tarifeden) gideyim Adana'ya.

Zanzara ve Elturco'ya selam olsun. Haydi, sira sizde.