Pazartesi, Mayıs 31, 2010

Eddie Vedder - Society

I hope you're not lonely without me...
7

7 dedim de aklima geldi. Bizim ailede 7 kisiyiz. Tam 5 kardesiz. Ben 3.yum. Iki abim, iki erkek kardesim var. Evet 5 erkek. Madrid'e geleli neredeyse 3 hafta oldu. "Gule gule" demek icin bile aramayan abimlerden ve kardesimden, bu 3 haftada "Naber, nasilsin?" maili beklemek ancak benim iyimserligimde mumkun galiba.

Daha cok beklerim.

Neyse donuyorum 11 hafta sonra, "hosgeldin" derler eminim !?!

Perşembe, Mayıs 27, 2010

¿?

¿? dedim de aklıma geldi, ben ne yapmak istiyorum? N’apicam ben?

Burda olmak istediğimden hiç emin değilim. İşin daha garip yani, herhangi bir yerde olmak istediğimden de emin değilim, nerde olmak istediğimden. Sadece kimle olmak istediğimden eminim, iyi ki. Ondan da emin olmasam, gezegen kazan ben kepçe dolaşırdım artık.

Boyle bombos, sıkıntılı bir his var, sadece içimde değil her tarafımda. Koluma dokunsam hiçlik hissediyorum, aynaya baksam hiçlik hissediyorum, kalbimin sıkışmasında hiçlik, nefesimin darlığında hiçlik. Hiçlik kazan, ben kepçe.

N’olucak boyle? Yapmam gereken onlarca şeyin nasıl yapılacağına dair bir fikrim yok. Nasıl yapılacaklarını biliyorum oysa, master of science’iz bugüne bugün. Uuuuuu, master of science. Bir de master of ceremony olmuşluğum var, aklima geldi. Uuuuuu, MC. Mastership kazan ben kepçe. Uuuuuu.

Onlarca şey yaptım kıyısından köşesinden de hiç birini mükemmel yapmadım galiba. Hepsinde işi kıvırdım, yok yok kıvırmaktan çok daha iyi yaptım hepsini. Kimse bana iş verdiğine pişman olmamıştır.

E olsun o kadar, M.Sc. olmuşuz. Uuuuuuu, M.Sc.
Bacak

Bacak dedim de aklıma geldi, eskiden şöyle bir soru vardı:

"Kim eliyle bir otomobili durdurabilir?"

Akla ilk Superman gelse de doğru cevap trafik polisi’ydi. Hala oyledir sanıyorum.

Soruyu şu hale getirdim bugün:

"Ayağı ya da bacağıyla kim durdurabilir?"

İlk gelenleri herkesin kendi aklına bırakıyorum, doğru cevap Avrupa’daki yayalar. Adım atınca duruyorlar ya hani. İşte ondan bahsediyorum. Ve o adımın, o frenin, o yavaşlayan otomobilin insana verdiği “ohhh, kucaaakkkk” hazzı. Bir de ışıksız yaya geçitlerinde, böyle öpe öpe duruyorlar ya, ahhh… Yavaş yavaş adımlar, yaya geçidinin tam ortasında arabanın tam önünde durup bacağını kaşıyabilecek olmanın mutluluğu, o zor tuttuğun kahkahanın huzur veren rahatsızlığı. Ah ne güzel.

Bayılıyorum ne yalan söyleyeyim.