Perşembe, Nisan 30, 2009

Nippon 7

Dun futbol macina gittim. Gamba Osaka, FC Tokyo’ya karsi oynadi. Simdi ozet:

Burda futbol kirlenmemis, pislesmemis daha. Futbol izlemek ailesel bir olay hala. Colugu, cocugu, bebesiyle maca gelen bir suru insan vardi. Yasli teyzeler giyip siyah-mavi formalarini gelmislerdi maca. Herkes oturuyordu, hatta yaya yaya oturuyorlardi. Esyalarini birakmis insanlar, dolasmaya cikmislardi. Kimse sorun cikarmadi. Yiyecek, icecek sokmasina kimse tek kelime etmemisti insanlarin. Kimse cekirdek citlemedi, yerde bir tane cop yoktu.

Dedim ya futbol daha pislesmemis burada, maca girerken aramadilar utsumuzu basimizi, minciklamadilar. Boyle olunca bozuk paramizi ayakkabinin icine saklamak zorunda kalmadik. Hatta bir tane polis gormedim. Hosgeldiniz diyerek karsilayip, stada tesekkurler diyerek aldilar gorevliler. Cikarken de 50 kisi tesekkur etti.

Dedim ya futbol daha pislesmemis burada, macta toplamda 10’dan az faul yapildi.

Dedim ya futbol daha pislesmemis burada, tribunler tezahurat etmedi girtlaklarini yirtarcasina. Olsa olsa bizim hentbol maclarinda olan kadar tezahurat vardi. O kadar sessizdi ki herkes, futbolcularin birbirlerine ne diye bagirdiklarini duyabiliyordum ama anlayamiyordum.

Dedim ya futbol daha pislesmemis burada, mac bitiminde rakip takimin taraftarlariyla ayni vagonda yolculuk ettik. Kimse donup sesini cikarmadi. Kimse tezahurat etmedi vagonda cilginca.

E tabii ben bunaldim macta. Hic heyecan, mucadele yoktu. Iki takim birbirlerinden kotu oynadilar. Daha az kotu oynayan G.O., 4-2 kazandi.

Çarşamba, Nisan 22, 2009

Ah Toruko Vah Toruko

Konu uzerinde bilgim olsa da cok oyle aman aman sayilmaz. Koy enstitulerinden bahsediyorum. Kuruluslarinda cok emegi gecmis olan İsmail Hakkı Tonguç bakin ne demis:

“Demokrasinin iki çeşiti vardır. Biri zor ve gerçek olanı, öbürü de kolayı, oyun olanı...

Topraksızı topraklandırmadan, işçinin durumunu sağlama bağlamadan, halkı esaslı bir eğitimden geçirmeden olmaz birincisi, köklü değişiklikler ister. Bu zor demokrasidir ama gerçek demokrasidir.

İkincisi kâğıt ve sandık demokrasisidir. Okuma yazma bilsin bilmesin; toprağı, işi olsun olmasın, demagojiyle serseme çevrilen halk, bir sandığa elindeki kâğıdı atar. Böylece kendi kendini yönetmiş sayılır. Bu, oyundur, kolaydır.

Amerika bu demokrasiyi yayıyor işte. Biz de demokrasinin kolayını seçtik. Çok şeyler göreceğiz daha... (Mehmet Başaran, "Devrimci Eğitim, Köy Enstitüleri, S.69)”


Ekleyecek hic bir sey bulamiyorum.
Nippon 6

Ohhhhh cekeyim once bir de oyle baslayayim.
Ohhhhhhh.

Kahramanimiz ben bu kez Japonlarin tuvaletini anlatiyorum. Resimlerde gormustum de odamdaki sikko klozeti gorunce hayal kirikligina ugramistim. Neyse ki okulda aradigimi buldum. Resimde gordugunuz gibi bu bir klozet, yaninda dugmeleri olan, elektronik tuvalet kapagi olan bir klozet. Dugmeler ne ise yariyor? Dugmelerin uzerindeki resimler embesiller de anlasin diye cok acik yapilmis.

Bir tanesi (pembe olan) bildigimiz taharet muslugu gibi su fiskirttirani. Digerine basinca ise (mavi olan - resimde cok net oldugu gibi) bir sey cikiyor yuvasindan ve alttan su fiskirtiyor – sanirim bunun lazerli bir alicisi filan var yoksa 12’den vurmak her seferinde zor olsa gerek. Dugmelere iki kere basinca da su basligi cok ufak titresiyor, bir saga bir sola, bir saga bir sola. Su tazyik ayari mi istersiniz (boylece Turk gotu icin de kullanilabiliyor), isitmali klozet kapagi mi. Insanin kalkasi gelmiyor. Diger dugme de kurutmak icin. Sicak havayla fon misali kurutuyor. Hatta sesli komutla isterseniz duz kurutuyor, isterseniz kalin ya da ince bukleler veya rofleler, balyaj yapiyor, golgeler atiyor.




Salı, Nisan 14, 2009

Sali Ogleni

Pazartesi degil de sali gunu oglen vakti -yani tam su anda burda oldugu gibi- oldugu zaman bana haftaici bitmis gibi geliyor. "Bugun" diyorum "eve gidecegim ve yarin carsamba olacak. Haftanin ortasi. Sonra zaten persembe, cuma. Bu haftaici de bitti. Geldi haftasonu."

Ve bir hafta daha bitmis oluyor. Geriye kaliyor, gecen haftaki hafta sayisi -1. Yollar kisaliyor, zaman bukuluyor ve ben gulumsuyorum.

Perşembe, Nisan 02, 2009

Nippon 5

F.san

Burda F.-san bir tane. Teknisyen kendisi, boyutlari minimal bir kadincagiz. Boyutlarindan daha minimal olan bir seyi varsa -ki var- o da sesi. Sessiz kendisi. Cok sessiz demiyorum, zira bu kadar sessiz olan bir kimsenin durumunu anlatacak tek kelime “Sessiz”. Cok ibaresine gerek yok, anlamsiz olur. Alttaki ornekteki gibi:

-Bakkal amca, ekmek var mi? (Simdi zaten gordun dolapta yok, adam neresinde saklasin, ne soruyosun!)

-Yok.

-Hic mi yok! (Bu soruya hele ne ne ne gerek var. Adam karaborsa yapacak sanki ekmegi, sana satmiyor. Baskasina ayirdiysa da ekmegi zaten baskasina ayirmistir. Uza hadi, git burdan.)

Sessiz kadin F. O kadar sessiz ki, ses cikarmadigi zamanlarda konusuyor mu acaba diye merak ediyor insan. Japon isaret dilini cozucem biraz daha ugrasirsam bu kadinla. Fare kafeslerini beraber temizliyoruz. Daha dogrusu ben ona yardim ediyorum, ayagiyla beni sikiyorlar. Anam agladi, belim kirildi lan. 2,5 saat suruyor, nerdeyse 1000 tane fareyle hasir nesir oluyorum. Ne o, “yardim” ediyorum. Son kafeslere dogru gelince kafeslerdeki farelerin olmus olabilmelerini umut ediyorum, bu nasil bir umut anlayamadim ama olsun, ediyorum. O zaman temizlemiyorum cunku. Yani herhalde temizlemem, daha basima gelmedi. Bos kafesi temizletmezler herhalde ama ben F.san’in oyle dedigini sanabilir ve temizleyebilirim.

Bir de hareketleri var ki kung-fu’dan bozma, hamile olmasa el hareketi yapiyor sanip “Indir lan o elini” deyip alicam ayagimin altina.